Çarşamba, Şubat 16, 2011

japonya

Bu bir iş gezisiydi ama arta kalan zamanlar yine değerlendirildi.
Orada yaşayan ve çalışan Hilda, bir Çinli , japon sevgilisi var.
acayip tatlı bir kız, zamanımı güzel değerlendirmemi sağladı.

Japonya çok ilginç bir ülke. Bunu kabul etmeliyim. Kültür farkı öylesine bariz ki her köşede ,her baktığım noktada şaşırıp kalıyordum,sürekli şaşkın bir yüz ifadesi ile dolaştım.
Japonlar , Dünya'nın geri kalanından çok farklı bir millet! sanırım başka şekilde ifade edemeyeceğim. fotoğraflardan bu farklılıklar az da olsa anlaşılacaktır ;

altta görünen yer işareti şehirlerin her yerinde var.Bunlar, körler için işaret yolları. Düz çizgiler ;yol devamı, noktalar: kesişme/durma 'yı anlatıyor. Ne dahice!  

ve yemek sunumları; şahane
tatları için aynı şeyi söylemiyorum zira az pişmiş, hiç pişmemiş ,deniz ürünleri benim bayıldığım şeyler değil.Ama göz doyuyor mu? Doyuyor! :)
tabağa imza bile atıyorlar :)) (bu, benim yemeğim idi ama ne yediğimi hatırlamıyorum zira göbeğin altında ne olduğunu görmek imkansız hale getirlimiş) yemeğin adı: SECRET olsun :)


Aşağıdaki fotoğraf Osaka şehri. Ilk oraya indim, havaalanı suyun üstünde. Japonlar öylesine çoklar ki her yerde bir compact olma, küçülme, sığmaya çalışma durumları var. Dolayısıyla her bölgeyi kullanıyorlar, havaalanını suyun üstüne olması gibi :), toprak doldur , havaalanı yap..yine NE DAHICE!
Osaka,Tokyo'dan daha çok sevdiğim ,ısındığım bir şehir oldu.Fotoğrafta bulunduğum bölge en işlek yeri. Beni dehşete düşüren kısmı Japon gençlerinin görüntüsüydü. Tamamı kliplerden fırlamış gibiydiler.Erkeklerin çoğu saçlarını oksijen ile açmış, sarı-turuncu saçlar, dar ,poposu acayip düşük pantolonlar,tarz oluşturulmaya çalışılmış ancak çok irite duran stiller.Standart görünümlerinden bir şekilde sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu ,aslında üzücü bir durum ! Tek tip görüntü maalesef zor ve özellikle gençler bunu kırmaya çalışıyor. Çizgi film sektörü Japonyada almış yürümüş öyle ki gençlerin bir kısmı çizgi film karakterleri gibi giyinip sokağa fırlıyor. Herhangi bir çizgi film kahramanı seçiliyor, onun kıyafetleri alınıyor(ki özellikle bunları satan mağazalar var),makyaj yapılıyor ve sokaklara çıkılıyor.Lütfen mantığını sorma, bu adamlardaki mantık, dedim ya dünyanın başka yerinde yok.
siyah saçlar,tüysüz yüzler,çekik gözler..her yerde
gençlerin birkaç fotoğrafını çekmeye çalıştım ama yabancı olmanın verdiği zorluk karşıma hep çıktı, kötü bakışlar ile karşılaştım ve vazgeçtim. Onları kendi dünyalarında bıraktım..
Japonya'da her lokanta ve cafe'nin standart vitrin görüntüsü aşağıda ki gibi. Bu ,inanılmaz bir sektör.Yemeklerin tamamı sunuluyor vitrinde ve sen ne yiyeceğini görebiliyosun ama nasıl? Bunların tamamı plastikten!
NE DAHICE 3 !!
Japonya dedim ya ilginç bir kültür. Orda da muhafazakarlık var. Aşağıdaki görüntüyü alırken yine şaşırıyordum


bir şaşkınlık karesi daha;
hemen açıklayayım;
bu , görüşmeye gittiğim firmalardan sadece biri.Firma ,ofis ve işletmelerin çoğunda bu gelenek var.Gelenek demek çok doğru mu emin değilim , dışarıda gezdiğin ayakkabılar ile işletmenin içine giremiyorsun! Tüm çalışanların iki ayakkabısı var, ofis ve dışarı ayakkabısı. Ayakkabın yoksa kapıda seni bekleyen muhteşem (!)terlikler var. Zira ben , bana 4-5 numara büyük erkek terlikleri ile görüşmeyi yapıp ,işletmeyi gezdim! :)) görülmeye değerdi.
Yoo, ben çıkarmıycam ayakkabımı, istemem terlik merlik delimisinizzz??!!!' diyemiyorsunuz, burası Japonya,kurallara ve örf/adetlere saygı duyacaksın, isyan etmeyeceksin!!cıssss
zaten bu kültür,  baskılar ile oluşmuş, herkes belli kalıplar ve baskılar çerçevesinde büyüyor,saygı had safhada,bildikleri ,inandıkları şey dışında birşey söyler yada iddia edersen  anlamıyorlar, evet kelimenin tam anlamıyla : ANLAMIYORLAR!

ziyaretine gittiğim bir firma yemeğe çıkma tekflifinde bulununca içimden 'eyvah' çektim. Yemeğini sevmediğim mühteşem ülke Japonyada , japonlar ile yemek yemek zorunda olmak şu demek; yemek zorundasın çünkü yemezsen alınıp güceniyorlar, kısacası ayıp oluyor :))
ama ben yine de sadece pilav istedim, halime üzüldüler ,  iyi pişmiş ve sıcak  ne var, dememle , önüme kocaman kapaklı bir tabak geliyor. Oradaki tüm gözler benim üzerimde, beğenmemi istiyorlar,onların konuğuyum, iyi ağarlanmam ve güzel anılar ile dönmem lazım, ben ise kapağı açmaya korkuyorum!Nereye kadar kaçış, herkes durmuş beni bekliyor, inanılmaz bir baskı altındayım ve açıyorum, önce su görünüyor ,hmmm çorba sanırım, sıcak ama gariplik var, içine kaşığı atmamla kocaman bir balık yüzeye çıkıyor aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaayyyyyykkkk..bu nieee? şeklinde içimden bağrıyorum, dışımdan kibarca 'ooohh thanks' geveliyorum, hadi başlayın yemeğinize , çekin bakışlarınızı üzerimden!beni akvaryumumla baş başa bırakın..
yemeğe dokunmuyorum, pilava soya döküp yemeye çalışıyorum.

Japonyanın ana kültürü; kimono
çok pahalı kumaşlar bunlar.Özellikle el yapımı olanlar. Desen kumaş'a el ile çiziliyor.Her desen diğerinden farklı. Ben makina baskısı olan ve indirime girmiş olan bir tane ediniyorum

Japonya'da yer darlığı ,nüfus çokluğu herşeyi yaptırıyor. Işte bir iş merkezi olduğunu düşündüğüm (ama herşey olabilir , ev bile)girişine kondurulan dönme dolap!! Buna deha örneği diyemeyeceğim her nekadar enteresan bir fikir gibi görünsede!

    Japonyadaki metro ile Istanbuldaki metroları bu sol tarafta görünen şekli ile karşılatırmaya kallarsak hüsrana uğrarız. Güvenlik, herşey güvenlik!

Birde metro 'nun içine girelim; havalandırma şekli 1935 ten kalma sanırım :)) tepede vantilatör ??!!

metroda hemen hemen herkes uyuyor,öyle geç saatlere kadar çalışıyorlar ki bu çok normal. avrupadan  uzak olup saat farkı yüzünden geç saatlere kadar ofislerde sürünen insanların her fırsatta uyuma alışkanlığı çok normal. Ayakta uyuyan okadar çok ki, metrolar kalabalık olduğu için düşme riskin de yok :) 


Tokyo sokakları

sanırım sadece Japonyada görülebilecek bir sahne, böylesi uyum. Mağazalardaki dizim, renk uyumlarına çok dikkat ediyorlar. Kafayı karıştıracak hiçbir noktayı atlamıyorlar. Örneğin ben gidip sarı bir nesneyi pembelerin arasına koyarsam mağazayı kapatıp 3 kişi sebebini bulmaya çalışıp düzeltmeye uğraşırlar!


Şansıma bak ki ben Japonyadayken okyanustan gelen tayfun ülkeyi vurdu. Ben  bunu duyduğumda 'sanırım ölümüm Japonyada olacak' diye düşünürken ve dehşete kapılırken bu doğa olayının Japonya için çok sıradan olduğunu öğreniyorum. Öylesine normal karşılanıyor ki ben aval aval sağa sola bakıyorum.Her otel odama çıktığımda televizyondan tayfunun nerede olduğunu ve saat kaçta Tokyo'yu vuracağını takip ediyorum..ne  yapabileceksem. Aşağıdaki bu devasa yaprak da işte tayfun öncesi rüzgarın eseri..

ve tayfun!
otel odamdayken tayfunun Tokyo'ya gece vuracağı bilgisi veriliyor neyse en azından ölürsem uykumda öleceğim diye kendimi rahatlatıyorum. Perşembe gecesi odamda yatmış, haberlerden tayfunun konumunu takip ederken rüzgarın feci sesi ile biraz irkiliyorum ve merak edip camı aralıyorum, bu en büyük hatam oluyor.Biraz sağa sola bakınıp pencereyi kapatıyorum ve uyku moduna geçiyorum.

birden bire şiddetli bir ses ile odamın içine rüzgar doluyor, neye uğradığımı anlamadan uyanıyorum!odamın içinde feci bir rüzgar dönüp duruyor!Neler oluyor? Rüya mı gerçek mi? Zorlanarak kalkıyorum ,herşey uçuşuyor, ortalık ıslak..TAYFUN ODAMDA!pijamalarımla odadan fırlıyorum, resepsiyona koşuyorum! Gayet sakin bir şekilde resepsiyonda çalışan biri kadın,  iki genç Japon beni görünce dışarıdaki tayfunun onlar için hiçbir önemi kalmıyor, BEN 'den ve o halimden daha çok etkilenip şok geçiriyorlar! Ülkeyi tayfun vurmuş ne ki, karşımızda pijamalarıyla,koşusturan yabancı bir kadın ; ' tayfun is in my room ' diyor!!!
bir yandan şok geçirmekte olan onlar bir yandan ben karşılıklı bakışıyoruz bir süre, onlar benim dediğimi doğru anlayıp anlamadıklarını anlamaya çalışırken , ben: bu japonlara bunu nasıl anlatacağımi başlarım kibarlığınıza , bir tepki verin düşüncesi ile donup kalıyoruz..
japon kız: tayfun is in your room??!!!??????***'^%&;+&;(/))?!!!?^+&(
ben: YESSSSSSSSSSSSSSSSSSSSS come with me!!!
deyip onları odama sürüklüyorum..odam savaş alanı. Hemen bunu çözün diyorum, anlayamıyorlar, algılayamıyorlar.. ben onları o halleri ile bırakıp başka kuru bir odaya geçip uykuma devam ediyorum. Sabaha kadar düşüne dursunlar. Sabah kalktığımda eski odama dönüyorum, tüm eşyalarımı toparlamışlar ve üzerlerine havlu örtmüşler, :) tatlı insanlar.
evet açıklıyorum: pencereyi kapattım zannederken ,kapatamamışım gece, tayfunun şiddeti ile açılıvermiş..
e bu normal!!!
sabahında aynı görevli Japon resepsiyonist kapımı çaldı ve yere kadar eğilerek onlarca kez bu durumdan dolayı ÖZÜR DİLEDİ!!

Cuma günü tren ile gitmem gereken görüşmeye tayfun'un tren yollarına ağaçları devirmesinden sebep,  gidemiyorum!

Tokyo da Ginza ..
sosyete mekanı, tüm dünyaca ünlü marka ve mağazalar burada
el yakıyor..turlamak yeterli :)


sevgili iş arkadaşım Mahmut ve Hilda'nın bana suşi'yi sevdirme sevdası ile hem uygun fiyatlı hem hızlı servisi olan belki de 'promosyoncu suşici' ye gittik! Aşağıdaki bu kare benim son çırpınışlarım ;
Hilda da içeriden hain planlarını yapıyor ve pis pis gülerek kareye giriyor :)))


Alttak bu fotoğrafın hikayesi ilginç. Sevgili Japon mimar ve mühendisler bir bira firmasının talebi ile bira'yı andıran, köpüğüne benzeyen devasa bir heykel talebinde bulunurlar. Heykel Tokyo'nun en önemli binalarından birinin üstüne monte edilecektir.Heykel gelir, yakından bakınca büyüklüğü ve rengi ile etkileyici dir ancak bunu binanın üstüne monte edip ,uzaktan baktılarında bu şekli başka bir şeye (!) benzetirler. Ve firma bu heykelin oradan indirilmesine karar verir.. :)))) ben oradayken nehirde ilerleyen teknemizden bu şahane manzara bizi çok etkiledi :))) ve sanırım oradaki son günleriydi.

                                                herşeyin olduğu gibi Japonun da yavrusu güzel :)

VE İŞTE DÜNYA'NIN EN BÜYÜK DÖNME DOLABI

Uzaktan bile görkemi tartışılmaz. Altında durduğunuzda en tepeye bakamıyorsunuz çünkü kafanız bukadar geriye gidemiyor. Bununla ancak 1 tur atabiliyorsunuz çünkü 15 dk sürüyor. Bindik mi? Bindik.. bende az buçuk yükseklik korkusu var ama kim demiş : korkularınız ile yüzleşin diye..
itiraf edeyim: bu , Japonyada olmasa binmezdim! Teknoloji konusunda bu kadar güven veren başka bir memleket yok :)


e tabi birde dillere destan Japonya Tokyo Disneyland! Burası başka bir dünya! Japonların yarı çizgi film karakteri tadındaki yaşam tarzları olduğunu düşünürsek burayı hayal etmen gerek! Inanılmaz atraksiyonlar var. Hafta içi gitmemize rağmen öyle doluydu ki bir atraksiyonu seyredebilmek için tam 45 dakika sıra bekledik, her kuyruk başında size sıra gelmesine kaç dakika kaldı yazıyor (bunu sayan yine teknolojik br alet )! Sizde mırın kırın etmeden bekliyosunuz, DAHICE 4 ! :)))
45 dakika beklediğimiz atraksiyon Karayıp Korsanları, su içinde ilerleyen bir kayığa biniyorsunuz ve filmin içinde yaşamaya başlıyorsunuz. Kuklalar, efektler öylesine gerçek ki kalbiniz ağzınıza geliyor. Beklemeye değdi :) Bir film karesi olan Disneyland daki her nokta başka bir hikaye anlatıyor, bir çizgi film karakteri olmuş ,uyuyan güzelin sarayındasınız, bir kowboy olmuş vahşi batı kasabasında, Goffy olmuş evinde geziyorsunuz yada arabasını sürüyorsunuz.Burada bulunan tüm atraksiyonlara katılmak istiyorum derseniz 4-5 gün -24 saat lazım. En enkileyici bölüm ise akşam kapanış öncesi oluyor. Saatler öncesinden gelmiş insanlar,büyük -küçük yiyecek ,içecek ve piknik örtüleri ile büyük geçişin yapılacağı sokağa ,yerlere oturup bekliyorlar. Bu neyin nesi derken muhteşem ışık gösterisi geçişleri başlıyor..Her çizgi karakter ve masal karakteri yüzlerce ışık ile canlı hale getirilmiş , yürüyen platformlara yerleştirilmiş geçiş yapıyor, tam kelimesi Görsel Şölen! bunu anlatmak zor..çektiğim makina gece fotoğraflarında çok başarılı olmadığı için kötü kalitede fotoğraf eklemek istemedim..sizin hayal gücünüze bırakıyorum.Inanın aynen hayalinizdeki gibi, belki biraz daha fazla!

Bir dahice fikir daha. Yine yer darlığından sebep aşağıda gördüğünüz şekilde benzin istasyonları her yerde. Tepeden uzan, hortumu çek doldur :))


ve taksiler; bunları çözemedim. Ülkedeki tüm taksiler, şahsi arabaların bir ksımı,  yandaki fotoğrafta  gördüğünüz şekilde DANTEL kaplı. Bizim bildiğimiz döşeme onlarda dantel ve Tüm şoförler üniformalı ve eldivenli!!

Japonya'ya gitmişken tapınak görmeden olur mu? Aslında etkileyici olanlar şehir dışında ancak bizim çok fazla zamanımız olmadığından şehir içindekileri geziyoruz. Aşırı kalabalıktan o mistik havayı yakalayamıyorsunuz ama görünen gerçek de inkar edilemez! MUHTEŞEM

aşağıdaki , ellere su dökme ritüelini neden yapıyorum en ufak bir fikrim yok ama adet yerini bulsun  :)

dilek ağacı denilen umut saçmalığı burada en azından görüntü kirliliği ve doğaya saygı duyularak bu şekilde yapılmış. Isteyen herkes dileğini yazıp birbirinin dileği üstüne bağlıyor!

bu sol taraftaki şahane kova ise yine umut dağıtıyor :) dileği olan, orada bulunan bir kağıda , kalem ile dileğini yazıyor yada çiziyor ve suya atıyor. Kağıt üstündeki yazılan/çizilen silinirse bu dilek gerçek olacak! Hadi bakalım...
ve insan çek çekler..bence acımasızca..hem hayvanların bunu yapması hemde insanların...
kölelikten başka ne ola ki? Yine EGO yine bu pis insan egosu!...

ve birde geleneksel düğün geçişine şahit oluyoruz.. Önde köleler..arabada mutlu mesut taze gelin-damat.

Sol tarafta gözüken şahane suşici manzarasını anlatmalıyım! Bu , üstte yazdığım promosyoncu suşici..Tezgah arkasında  anında suşi yapılıyor. Adamlar öylesine hızlı suşi hazırlıyorlar ki elleri takip etmek mümkün değil . Sen , yani zavallı ben :) tezgahın önünde yerini alıyorsun.Soya çeşmeleri önünde, görünen tabaklar , altlarındaki bant sayesinde sürekli dönüyor. Sen , ya gözüne hoş görünen yada cebine uygun tabağı seçip yemeye başlıyorsun! Fiyatlandırma şu şekilde ; 5 farklı tabak rengi var. Her tabağın fiyatı farklı. Sen yedikçe tabakları biriktiriyorsun ve hesap ödemeye gelince garson yanına gelip tabaklarına bakıyor ve hesabını kesiyor.
Zavallı ben tek çeşit suşi yedim.Somonlu pilavlı olan. Çiğ tadını azaltmak adına soya çeşmesi benim kurtarıcım oldu :))

Her yere ulaşım aracımız olan metroda gördüğüm bir başka manzara ile irkiliyorum! Istanbulda yaşayan biri, bu manzarayı rüyasında görse ,rüya olduğunu rüyasında anlar!
Metroya girmek için kuyruk oluşturan  insanlar. yanda, önde,sağda ,solda bekleyen YOK! herkes tek tip ,tek sıra!!!


Japonya , benim için yaptığım seyahatlerin en ilginç olanıydı. Buradaki kültür ve anlayış farkı beni sık sık şaşkına çevirdi. Insanların aşırı nezaketi,asla çiğnenemez kurallar, bastırılmış duygular..bana üzüntü verdi.

Ada olmasının getirdiği zorluklar ile başa çıkabilmek için Japonya hep gelişmek ve gelişmek zorunda kalmış. Okyanus aşırı ülkelere,  ana karaya bağımsız olmak için sanırım bu şart. Popülasyon çokluğu sıkıntılı gibi görünse de bunun getireceği zorlukların önüne geçebilmek için hep çözümler bulunmuş. Aileler genellikle 3 kuşak bir arada , 70-100 mt2 evlerde yaşıyor. Anne babanın özeli çok olamıyor dolayısıyla, bunun çözümü birkaç saatliğine kiralanabilen minik odaları olan özel oteller olarak bulunmuş ve talep oldukça fazla olmalı ki nüfus bu hale gelmiş :))

Yürüyen merdivenlerde durarak çıkmak isteyen insanlar sol tarafta ip gibi diziliyorlar.Merdiven başında eğer ip gibi durmayı seçersen yine sıra bekliyorsun!!!Hani: ben sağdan başlayayım ,sonra sola geçip ip gibi dizileceğim diyen yok! Ama sırf inattan , bunu ben yaptım :) ben bir Türk'üm! Japonyada bir türk :)))

Bir asansöre, nerede binerseniz binin her kat öncesi uyarı sistemi ile bir bayan sizin yaklaşmakta olduğunuz kat'ı bildiriyor ve katta durduğunuzda 'şu kata geldiniz' diyor :))))

Japonya görülmeye değer bir ülke ,sadece o kültürü yerinde yaşamak ve sürekli şaşırmak için ...

sevgiler
nihal

doğayı koru, hayvanlara saygı duy

1 yorum:

  1. Japonya'nın şu son günlerde yaşadığı durum beni hayli üzüyordu. Şimdi bu fotoğrafları görüp, bu yazıyı okuduktan sonra üzüntüm bir kat daha arttı. Dilerim en kısa zamanda toparlanırlar da siz de tekrar gidip bir kez daha güzelliklerini fotoğraflarsınız.

    YanıtlaSil